Pazar, Mart 18, 2018

Kaşık-42-Öğrenince, Veysel Ne Yaptı?

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Gelenler"

BÖLÜM-42

Veysel Öğrenince, Hastaneye Gitti

            Hüsnü Bey’in, yakınlarda oturan küçük erkek kardeşi geldi önce, yarım saat kadar sonra kız kardeşleri geldi. Derken hanımı tarafından olan akrabaları da gelmeye başladılar birer ikişer. Veysel’in de kulağına gitti durum. Yusuf da öğrenmiş, Veysel’e sormuştu “doğru mu?” diye.  Veysel’in haberi yoktu o soruncaya kadar.  Hazırlanıp hastaneye gitti Veysel de. Hafif başı dönüyordu ama önemsemedi ağrısını ve başının dönmesini.
            Tesadüf olarak Yusuf ile karşılaştı hastanenin bahçe kapısında, birlikte gittiler hastane morguna doğru. Kalabalıklar oluşmaya başlamış, azar azar akrabalarının gelmesiyle. Yusuf’u Veysel’in kolunda görenler önce Veysel’e dikkatlice bakıp daha sonra Yusuf’a bakıyorlar, Veysel’in de iş kazası geçirip ameliyat olduğunu bilmiyorlardı. Hastaneden de taburcu olalı fazla olmamıştı bu arada; hala etkisi üzerinde olduğundan hal ve hareketleri yavaş kalıyordu eski durumuna göre. O’nu o halde görenlerin şaşırması bu yüzdendi. Tanıyan herkes tez canlı ve kıpır kıpır bilirdi Veysel’i. Çocukluğundan beri ele avuca sığmazdı çoğu zaman.
            Hüsnü Bey’in erkek kardeşi geldi Veysel’in yanına. Diğer koluna da O girdi, birlikte yürüdüler üçü. Bazen Veysel’in yüzüne üzgün üzgün bakıp bir şeyler söylemek ister gibi yaptı ama sonradan vazgeçip söylemedi. Zamanı ve yeri olmadığını düşünmüştü her aklına gelişte. Bir şeyler duymuş olmalı diye düşünen Veysel de anladığı halde anlamazdan geldi ve birbirlerine gülümsemeye çalışmakla idare ettiler.
            “Kanka, sen şu bankta otur biraz da, yorulma fazla, ben öğrenip geleyim herkes neredeler, olur mu?” diyerek kolunu bıraktı Veysel’in, idari kapıya doğru yöneldi ama sonradan fikir değiştirip diğer giriş kapısına yönelip tanıdığı kişiyi aramayı düşündü. O kişi yardımıyla yukarıya çıkıp Hüsniye, Fatma ve Sultan’a geldiklerini söylemek istiyordu. Neler yapılması gerektiğini sorup öğrenecek veya her hangi bir şey yapıp yapmadıklarını anlamaya çalışacaktı.
            Hızla çıktı merdivenleri üçüncü kata kadar. Veysel’i hengâmenin ortasına çekmek istememişti kendince. Buraya çıkacağını söylese Veysel de gelecekti çünkü durdurmak mümkün olmazdı onu.
            Fatma ve Hüsniye daha iyilerdi, her ne kadar düşkünlükleri varsa da sakinleştiricilerin etkisi üzerlerindeydi ve karşıdan anlayabilmişti Yusuf.  Karşılarında Yusuf’u görüverince şaşırdılar önce.  Yusuf Sultan ve Hüsniye’nin elini öpüp taziyede bulunduktan sonra Fatma’yla da el sıkışıp “başımız sağ olsun!” deyip bir süre sustu onlara üzgün üzgün bakarak.  Kimsenin ağzını bıçak açmayacak gibi görünüyordu durum.
            Olduğu yerde kıpırdanarak Sultan’ın kulağına biraz eğilip “Sultan ana, Veysel de gelmiş, bahçe kapısında karşılaştık, Onu aşağıda oturttum buraya getirmek istemedim daha fazla etkilenmesin diye. Ben sizlerin bir istediğiniz olup olmadığını öğrenmek için geldim. Ne yapmamız gerekiyor, yapılan bir şey var mı? Diye öğrenmeye geldim.”
            “Sağ ol yavrum, bence şimdilik yok fazla bir şey, hastane ve defin işlemleri yapılıyormuş, Fatma kızım amcasını aramış istersen bir de onlara sor bakalım, daha iyi olur.” Deyince; Yusuf, Hüsniye ve Fatma’ya bakarak onlara da sordu, düşüncelerini ve isteklerinin olup olmadığını. Her ikisi de “sağ ol” diyerek gerekli işlemlerin başladığını söylediler. 
Veysel’in aşağıda olduğunu öğrenen Sultan biraz tedirgin oldu, düşüp şaşmasından çekindi kalabalıkta.  Yusuf’a dönerek “yavrum sen Veysel’i yalnız bırakma ne olur, daha toparlanamadı, ne olur ne olmaz kalabalıkta düşer şaşar da bir daha iş almayalım başımıza. Ben de birazdan inerim zaten. Hatta hepimiz de inebiliriz belki de…”  Yusuf tedirginlik içinde izin isteyerek hızlıca geldiği gibi indi Veysel’in yanına.
            Hüsnü Bey’in erkek kardeşi kalabalığın yanına geldi ellerini ovuşturarak. Bir şeylerin ters gittiği belli oluyordu kıvranmasından. Herkes Onu izliyor ne söyleyeceğini merak ediyordu. Arkadaşlar bu gün geç olduğu için Cenaze alma işimiz yarın sabaha kaldı. Öyle uygun görüldü cenaze sahipleri tarafından. Yarın öğle ezanında defin işlemi gerçekleştirilecektir. Şimdi dağılalım, burada beklemenin bir anlamı yok.”
            Hep beraber evlere dağıldılar. Bu arada yukarıdan Sultan, Hüsniye ve Fatma da kapıda göründüler. Veysel Hüsniye’nin elini öperek baş sağlığı diledi. Fatma’ya da dileyince Fatma Hüsniye’yi büyük teyzesine teslim edip Veysel’in yanına gelip koluna girdi. Kendini suçlu hissettiği belliydi halinden, fısıltıyla “özür dilerim, sana da gelmiş geçmiş olsun” deyince Veysel sırtını okşadı diğer eliyle.  “önemli değil, geçti hepsi, keşke kayınpeder de aramızda olmuş olsaydı.” Fatma’nın üzgünlüğüne çare olmak istiyordu kendince ama çaresi yoktu fazla. Sonuçta ölüm vardı, can kaybı vardı. Dayanılacaktı el birliğiyle. Tek çare buydu…  

                                                                                                                      Halil GÖNÜL
Devam edecek...

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.