Perşembe, Ekim 08, 2020

Ne Yapmalı?

uzaklara_bakis

Zafer'in sorusu: Ne Yapmalı?

                Zafer, arada bir de olsa çıkış yolları düşünmekten kendini alamaz, “Ne yapmalı?” diye sorardı kendisine.  

           Yıllar yılı doğru dürüst cevaplayamadığı bir soru olduğunun farkına vardığında artık cevaplamakta bile yeterince geç kaldığını düşündüğünde içinde şimşek çizgisi gibi bir çizgiyle birlikte ince bir sızı hissetmişti. Bu sızı o güne kadar tanıdık sızılarından farklıydı, tüm iç organlarını teker teker ama olanca hızıyla yoklayarak iniyordu ayak başparmak uçlarına doğru.

                Yine aynı şey olmuştu işte. Sağ ayak başparmak ucunda pire ısırığı hissetmişti. Sağ olması iyiymiş, ya sol olsaydı, kalbim duruverirdi diye teselli bulurdu. Elektrik akımı öyle yaparmış çünkü.

                Ne yapmalıydı? Derin nefesler alıp vererek uzun uzun gelip gitti karşıdaki dağ sıralarının tepelerine. Hepsinin tepelerinde puslu bulutlar vardı. Bazıları sanki yağıvereceklermiş gibiydiler. Bir an soğukluk hissetti, içi titredi.  Dağ sıraları birbirine o kadar çok yakınlar ki, birkaç tanesinin üzerinden atlanıp geçilebilir diğerinin tepesine; daha sonra diğerlerine ve öylece baştan sona, sondan başa istediğin kadar git gel yap hoplayıp zıplayarak. Ama çok üşür insan. Belki tam zıplarken diğerine, havada donar kalırsın da, tıpkı fotoğraflardaki fotomontajlar gibi. Hava ısınınca da paaat aşağıya. Yuvarlanır insan artık ta dağın eteğine kadar. Çuval gibi düzlüğe vardığında ancak kendine gelirsin de şaşakalırsın ne olduğunu anlayamadığından.

                Sanki şu an öyle hissediyordu Zafer kendisini. Birden buzlar çözülmüş havada asılıyken ve yuvarlanmaya başlamıştı anlayamadığı bir şekilde. Bir süre yuvarlandıktan sonra, belki de yuvarlanmanın hızı kesilmesindendir; neler olduğunu anlamaya başlamıştı. Tepeleri buzlu dağlardan birisinin eteğinde yuvarlanmaya devam ediyordu işte. Olan biten her şey buydu. Sır değildi artık kendisi için.

                Ne yapmalı? Ölünmeli miydi? Her şey tamamlandı da sıra ölüme mi gelmişti artık? Ölüm meselesi aklına bu kadar sık gelmeye başlamıştı oldukça uzun sayılabilecek bir zamandır. Hiç de hoşlandığı bir kelime değildir “ölüm” Zafer için. Kuru bir kelimeden öte bir anlamı yoktu eskilerden yani deli dolu gençliğinde. Ne kadar zor günler geçirse de hiç aklına düşmezdi mendebur kelime.

Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.