Pazartesi, Ekim 05, 2020

Tırmanış!

tirmanmak

Hevesli Tırmanış

                Hevesle başladım tırmanmaya. Heves olmadan olmaz, öyle değil mi? İlkini hatırlarım. Etekten başlamıştım tırmanmaya, endişe içinde. Boğuluyordum, nefes almakta sıkıntı çektim heyecandan. Elim ayağım titriyordu. Adım atmaya mecalsizdim. Vücudumdaki tüm hücreler katılmıştı heyecana, onlar da titriyorlardı.

            Gözümün önünü göremiyordum. Gözlerim mi puslandı yoksa hava mı karardı anlamadım. Devam mı, tamam mı kararı aklıma gelmeye başladı. Sıkıysa dön, dönmek kolaydı ya sonra! Dillerden kurtul kurtulabilirsen. Beceriksizliğe, iktidarsızlığa kadar varırdı işin ucu. Mecburen devam!

            El yordamı yol almaya başladım, ne rotam var ne belli bir iz. Her taraf aynı, kambur kumbur. Düşe kalka yürünecek işte. Ayaklarımı, ellerimi hissetmeden nasıl olacaktı aklım ermiyordu. Karakucak, doğaçlama yapacaktım bu işi.

            Bir el dokundu sırtıma belli belirsiz. Yok yok el değil, parmak, tek parmaktı. İtiyordu. İtiyordu itmesine de parmağın ucunu belli belirsiz hissediyordum. Heyecandan olsa gerek. Olsun, cesaret verdi bana. Güç geldi. Aklım yerine gelmeye başladı. Gözlerimdeki pus çekilmeye başladı. Taş, toprak, ot, çöp görünür olmaya başladı o anda.

            Hadi yavrum! Yaparsın sen bu işi. Yüzümü kızartma benim. “Gımıldan, gımıldan gımıldanıver.” Gımıldanmaya başladım var cesaretimle. Ellerim işe yaramaya başladı. Hissediyorlardı dokundukları yeri. “Ne büyük nimetmiş” dedim o zaman. “ne yapardık eller olmasaydı? Dil mi görürdü ellerin gördüğü işi?” Böyle küçük olmazdı o zaman dil diye aklımdan geçince gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bilmeye de niyetlenmedim. Tırmanmaya devam ettim ellerimle.

            Zirve aklıma gelirdi de bakamazdım korkudan. Doğrulsam yuvarlanırım diye düşünüyordum. Epeyce tırmandım, etek bitti bitiyor gibiydi. Fırtına koparacak gibi duruyordu bulutlar. Acele et der gibiydiler. Ter basması kötü oldu. Başlangıçtaki korkularım geri geldi. Elim, ayağım dolaşmaya başladı. Dizlerimde derman kalmamaya yüz tuttu. Dinlenmek iyi fikir değildi. Bütün işler boşa gidecekti. İşte yine o parmak. Parmaktan sonra el. Hissettim. İliklerime kadar hissettim.

            Nasıl da saplanıyordu parmaklarım değdiği yerlere, kendimi çekiyordum yukarıya doğru. Bir an cesaretimi toplayıp kafamı hafif kaldırdım. Birbirine yakın iki yükselti gördüm. Birine odaklandım önce. Tam seçilmeseler de tepelerine doğru dikleşiyordu arazi yapısı. Zirve olmasını diledim ama kandıramadım kendimi. Zirve değildi ama önemli bir bölgeydi. Zirveye bu yoldan gidilecekti. Belliydi. Dikkatle gözlendiğinde açıkça görünüyordu.

            Ben de öyle yaptım. Tepelere tırmanmadım, eteğinden dolandım. İki tepenin arasından geçtim. “İkiz tepeler” ya da “İkizler” olarak geçiyordu edebiyatında. Hatırladım. Rahatladım hatırlayınca. Demek ki doğru yoldayım. Zirveye devam.     

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.