Salı, Kasım 07, 2017

Pazar Gözlemim-28-Ağızdan Çıkan

Ağzından Çıkanı Kulağın Duyacak

Demeseydi keşke adam, ağzından çıkanları kulağı duymuyor herhalde, kaşınıyor ya aleni kaşınıyor adam “ağzını açma bir daha duydun mu beni tembel herif, zıkkımın kökünü mü yiyeceksin bir koca hafta, hepsini de sen zıkkımlanıyorsun zaten, tasımı attırma benim çek şu çantanı ayağımın altından, ayağın beşe mi nallandı, ben keyfimden mi dolaşıyorum sanki? Üç kuruş parayla haftalığı çıkarmaya çalışıyorum ele güne muhtaç olmamak için!”
Adamın sesi kesiliverdi birden ve etrafına bakındı utanarak, arkasından yürümeye başladı karısının. Alışkın olduğu belliydi durumundan hiç de yüzü kızarmamıştı, kızmamıştı da karısının sözlerine.
“Sana kaç sefer söyleyeceğim be adam, patlıcan var evde, çok; almayacağım patlıcan bu hafta, yürü, yürü” başka bir kadın kocasına çıkışıyor patlıcancının başında. Adam durmadan patlıcan tezgahlarının önüne varıldığında duruyor ve patlıcanlara dokunuyor, bu durumu kaç kez ikazla önlemeye çalışan karısı sinirlenmiş besbelli, son değildi belki uyarısı ama oldukça etkili görünüyordu; adam tek ayağının üstünde döndü sanki geriye ve hızla devam etti karısının arkasından.
Pazar’da alışverişi kadınların yaptığı durumlardan anladığım şey, paraya hakimiyetin kadınlarda olduğu ve parayı kadına teslim eden adamların durumuydu, bencileyin. Yıllarca parayı hanıma teslim edip iki yudum şeyi bile ısrarla aldırıyordum yalvar yakar; hoşuna gidiyordu beni yalvartmak. Yıllarca, evli kaldığım süre boyunca para yüzü görmedi cebim, maaşı aldın mı hooop Hanımbank’a yatırırdım parayı. Aslına bakılırsa rahattım, başım dinçti uğraşmıyordum parayla pulla. Gençliğimde bir banka veznedar adamın -yaşlı başlı- paradan tiksinme konusunda sızlanmalarını dinlemiştim ve o zamandan beri sevmiyordum parayı. Hiç sevemedim ya zaten.
Ben de çanta taşırdım genellikle ama bazen istediğim bir şey olurdu, alınmasını istersem çıkışırdım, bazen de sinirlenerek zorla aldırırdım, çocuk bir şey isterdi, “yok oğlum yok, iyi değil o” başka bahanelerle 5 yaşındaki çocuğun istediğini almak istemezdi ne düşünüyorsa ama bana gelenler toplu gelirdi ve inatla “gel oğlum seç bakayım istediğin kadar, ben de yiyeceğim” seçerdik birlikte alırdım yüküme poşeti. Emrivaki yapardık hanıma. Sinirlendiği, kızdığı olurdu elbet, “siz beni iplemiyorsunuz” diye. İplenecek şeyler var iplenmeyecek şeyler vardı.
Eziyetti hanımla pazara çıkmak, neyse ki erken uyandım ve her Pazar önemli bir işim çıkardı ve ben önemli işime giderdim. Pazar’a yalnız çıkmak zorunda kalırdı ama akşamleyin de pazara çıkmaktan beter olurdum. Boşadım da kurtuldum sonunda. Dünya varmış yahu ceplerimde para hiç eksilmez oldu, hatta sır vereyim size biriktiriyorum bile üç beş kuruş.
Maliye bakanı diyor ya hani “tasarruf yapmıyor bizim vatandaşımız, Asgari ücret en fazla bizde” diye, bence doğru söylemiyor; zaten ağzı olan konuşmaya başladı artık, zaman çok değişti. Hanımsız Pazar ne keyifli oluyor bilemezsiniz, istediğini alıp istemediğini de alıyorsun.  Bazen ne istediğini bilmeden çıkıyorsun pazara gözüne takılıyor bir şeyler ve alıyorsun taşıyabileceğin kadar, taşımak zor gelirse almaktan vaz geçip aldıklarınla yetiniyorsun.
Evde kalmadı mı açlığa da katlanıyorsun seve seve, varken yemek iyi oluyor da olmayınca yiyememek mi kötü olacak, hadi canım sen de olur mu öyle şey; kâr zarar at başı gider be yavrum. Öğrendik artık, eşek gibiyiz baksana!  😊
2/2
                                                                       22-10-2017
                                                                                        Halil GÖNÜL
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.