Perşembe, Aralık 07, 2017

Kaşık-31-Fatma’nın Tedirginliği

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Fatma'nın tedirginliği"
BÖLÜM-31

Fatma’nın Tedirginliği

KAŞIK

        Hüsniye’den ayrılan Fatma adımlarını açabildiği kadar açarak hızlıca evinin yolunu tuttu, gören var mı diye de çevreyi çaktırmadan kolaçan eden bakışlarıyla. Arkalarından gelen Yusuf’u fark etmediler ikisi de. Kapıyı aceleyle açıp içeriye adım attığında rahatlamıştı. Zile basmamıştı kimsenin haberi olmasın diye. Ne de olsa yangın alarmı gibiydi zilleri yeri göğü çınlatıyordu.
            Işık göremeyince evde daha da rahatladı ama birkaç adım atınca aklına gelen “Sultan uyuyordur” düşüncesi döküldü dudaklarından ve ürperdi bir an. Soğuk kanlı olmalıydı.  Yatıyorsa içeri girer girmez dikilir nasılsa karşısına bu sefer.
            Kendini toparlayarak adımlarını soğuk kanlılıkla atmaya başladı, anahtarını ayarladı elinde ve kapıya yavaşça soktu anahtar yuvasına. Yavaşça çevirdi tıkırtı olmasın diye özen gösteriyordu, az kalmıştı tehlikenin tamamen geçmesine. Yatak odası korunağıydı Fatma’nın.
            Kapıyı açtığında da bir şey olmadı, ortaya çıkan ne birisi ne de horultu sesi vardı içeride. Demek ki bugün ya pek rahat derin uykuda ya da evde yok komşu gezmesine gitti, Veysel de kahvededir, ya da Yusuf’la kafa çekiyordur. Çeksin bakalım, gezmelere de kafa çekmeye de doyuracağım, son güzel günleri onların bu günler. Artık eski Fatma yok, bunlar da öğrenecek elbet. Öğrenmezlerse de ben öğreteceğim.
            Kafasından geçenleri dizginleyemiyor ve dişlerini sıkıyordu arada bir. “Dişlerimden edecekler beni, bana sökmez Veysel Efendi, sökmez senin de ananında havaları, siz kendinize saklayın havalarınızı.” Diye mırıldanarak ayakkabılarını çıkarıp, kapıyı yavaşça kapattı.
            Ayak parmak uçlarına basarak ilerledi sultanın yatak odasına kadar ve kulak verdi ses var mı diye. Biraz bekledi “ya çıkıverirse aniden” tedirginliğiyle ama ne ses vardı ne de horultu. Kimsenin olmadığından emin olmak için bekledi biraz daha, emin olmak için açtı kapıyı, rahatlığı büsbütün arttı göremeyince sultanı yatakta. Sokak lambasının ışığından içerisi rahat görünüyordu. Hızlıca kapatıp çekildi kapıdan.
            “Allahlarından bulsunlar, bana yaptıklarını çekerler inşallah” mırıldandı mutfağa doğru yöneldi. Lamba açmıyordu, dışarıdan gören olmasın diye, niyeti hazırlanıp biraz dizi seyredip yatmaktı, bu keyfini kimsenin bozmasını istemiyordu.
            Çantasını yanına alarak televizyonun karşısına oturdu televizyonu açarak. Epeyce dizisi vardı tiryakisi olduğu hemen hemen her gün en az bir tane vardı takip ettiği. Bugün hangisi olursa olsun izlerdi ayırt etmeden çünkü keyfi yerindeydi; epeyce para kazanmıştı okeyden. Üç parti kazanmıştı sabahtan beri.  Ustalaştığına inanmaya başladı ve kendine güveni geldi, sıkıysa bundan sonra yensinler kartaloz kokonalar beni bakalım da görelim. Her birinin çantalarını boşalttıracağım onlara. Beni saf sandılar önce, sonra sonra anlamaya başladılar ne cin olduğumu, daha da anlayacaklar zamanla.
            Kendi kendine mırıldanarak çantasındaki paraları çıkarıp saymaya başladı. Bir taraftan da dış bahçe kapısına kulak veriyordu. Saymayı bitirince düzenli katladı ve çantasına geriye koydu para demetini. Haklıydı, oldukça yüklü bir paraydı bu. Veysel’in verdiği harçlıkların neredeyse altı aylığına eşitti.
Hiç bu kadar para dönmemişti daha önce, bu sefer neden artırdıklarını anlamıştım, beni söğüşleyeceklerdi diğer yeni gelen genç sarışın kadınla birlikte ama olmadı işte tam da tersi oldu. Sizi kartaloz kokonalar sizi. Kazdıkları kuyuya düştüler bugün. Diğer kadına da iyi oldu iki parti de o kazandı, oncaz da bencileyin işte, daha evlenememiş de. Kapıda kaldığı kesin artık bu yaşından sonra. Ben evlendim de ne oldu sanki.
Halil Gönül
Görsel: Google Görseller


2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.