Cuma, Aralık 22, 2017

Önüne geçilemeyen meşhur olma isteği-1

"Meşhur"
Meşhur Olma İsteği

                Bazen kızıyorum, sinirlerimi geriyor blog.  Ani düşüşler başımı döndürüyor, neden? Diye soruyorum kendime.
       Cevabı biliyor gibiyim aslında ama inandıramıyorum bazen işte. “Çok çalışmak Çoooook.” O zaman da meşhur olamamanın can acısıyla çare arayışına giriyorum. Ne yapsam ne yapsam?..
                Aklıma bir fıkra geliveriyor hemen, aklımdan geçen çare cevaplarıyla birlikte. O fıkra mı? Anlatayım.
                Çoooook çook eski zamanlarda, köyün birinde bir adam yaşarmış. Yaşı başı yerindeymiş ama çok mu çok önemli bir derdi varmış bu adamın.  “Meşhur olmak” evet meşhur olmak istiyormuş. Herkes tanısın istiyormuş kendini.
                Yıllarca çalışmış çabalamış elinden geldiğince. Bir türlü meşhur olamamış bu ilerleyen yaşına kadar. Köyünden öte geçememiş meşhurluğu. Hatta zaman zaman köyündeki gençler, çocuklar bile tanımaz duruma gelmeye başlamışlar yaşının ilerlemesinden dolayı.
                Kafaya koymuş adam: illaki meşhur olacak ve herkes duyup tanıyacak kendisini. Her nasıl olursa olsun yapacak kafasına koyduğunu. Sonuç itibariyle reklam reklamdır tanıtım yolunda. Reklamın iyisi kötüsü mü olur muş? Çok kişi de aynı düşünür reklam hakkında, “reklam reklamdır, reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye.
                Adam bir gün giyinip kuşanmış en yeni ve temiz elbiselerini. Bayramdan bayrama giydiği elbiseleriyle dolanmış salına salına köyün içinde. Görenler şaşırıyormuş adamın haline, yaşlı başlı adam, bir ayağı neredeyse sallanmış öbür tarafa gidici, adamın yaptığına bak; düğün değil bayram değil, takım giymek de nenin nesiymiş? Sormaya başlamış köylüler birbirine.
                Köyde yaptığı küçük iş bile onu meşhur etmeye yetiyormuş görüldüğü gibi, iş köyün dışında büyük büyük şehirlerde de olmasıymış istediği. Hatta daha da ileriye gidip Dünya’da meşhur olmayı hedeflemiş.
                Görenler sorduğunda “nereye?” diye.  “Gidiyorum, gidiyorum, meşhur olacağım, meşhur; hemi de dünya duyacak tanıyacak beni” demiş alımıyla çalımıyla. Duyanlar burun kıvırmış dediklerine. “Yaşlandı artık, aklını yemek üzere. Bundan sonrası pek hayır etmez” derlermiş. Ortadan kaybolmuş yaşlı adam.
                Aradan epeyce zaman geçmiş. Akıp giden zamana bakmamış insanlar önceleri. Bir yakınına gitmiştir diye düşünmüşler ama düşününce de yakının olmadığını unuttuklarının farkına varmışlar. Akmış gitmiş zaman öylece. Gel zaman git zaman derken bir gün köye jandarmalar gelmiş ve muhtarı sorgusuz sualsiz apar topar alıp götürmüşler elleri kelepçeli.
1/2
Devam edecek.

2/2 gelsin...

Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Muhtarın başına mı iş açtı?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bahce perim,
      evet. Eskilerden sürünün çobanı sayılırmış muhtarlar. :)

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Ece Evren Hanım, ilginiz için teşekkür ederim. Hoşça ve sağlıkla kalın. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.