Cumartesi, Kasım 04, 2017

Aynı Kaderde Buluşan İkili

Bilgisayar Masasi
Bilgisayar Masasıyla Aynı Kaderde Buluştular

                Mutfakta yemek yerken ağzına lokmayı aldığında takıldı gözüne, ocağın altındaki bilgisayar masası, kir pas içindeydi fırın boşluğunda eğreti duran haliyle.
                Lokması ağzında kaldı bir süre, ağzı da yumulmadı, ağzı açık bakıyordu sadece bilgisayar masasına. Fırına özel yapılmış yere uzunlamasına konulmuş, uzunluktan dışarıya taşan ve genişliğinden de doldurmayan boşluk vardı. Ocaklı fırın ne güzel dururdu burada, tamı tamına oturur ne bir taşkınlık olur ne de boşluk kalırdı burada.
                Önündeki tabağa baktı sonra, lokmasını çiğnemeye başladı. Düşünceli bir hali var, hareketleri oldukça yavaş adamın. Çok yaşlı olmasa da oldukça yorgun ve bıkkın görüntüsü altında sadece ayakta kalmaya çalışan hali açıkça ortadaydı.
                Yemek yemek sanki bir lüks gibi geliyor, ne bulursa elinin altında atıştırıyordu, acı, tatlı, sıcak, soğuk fark etmiyor bazen komşular getiriyor da sıcak bir şeyler iniyor midesine. Özlüyor eski zamanlarını bazen. Minnet duyuyor komşularına. Kendisini öksüz bir çocuk gibi hissettiği zamanlar olur böyle durumlarda, eskilerden kimseye minnet borcu duymak istemez ve borcunun karşılığını kat be kat ödemeye çalışır elinden geldiği kadarıyla
                Şimdi öyle değil artık, kimse minnet için getirmiyor getirdiğini, acıdığı için getiriyorlar belli ki, olsun acınacak halde olmak suç değil ya hele de benim suçum hiç değil; gelindi işte, elden gelen bir şey yok bu saatten sonrasında.
                Baksana şu bilgisayar masasına, benden beter. Kir pas içinde, kendime bakamıyorum sana nasıl bakayım be yavrum, kusuruma bakma benim. İşime çok yaradın, işimi görmeye de devam ediyorsun hiç dert yanmadan, şikâyet etmeden. Öyle masum masum bakıyorsun bana kara gözlerinle bazen yakından bazen de uzaktan.
                Kim bilir ne kadar sevilmişsindir zamanında, seni ilk satın alan çocuk, kişi ya da her kimse ne kadar çok sevinmiştir kim bilir! Hatırlıyor musun o günlerini; bilirim hatırlamazsın, nereden hatırlayacaksın senin aklın mı var sanki. Bakma sen bana, ihtiyarlık işte her şeyle konuşuluyor ihtiyarlıkta, ot, çöp, canlı, cansız yani ne olursa işte; yalnızlıktan bu durum, konuşacak kimsen olmayınca her zaman kendinle konuşmak da tat vermiyor bazen ve böyle oluyor işte, seninle konuşuyorum ben de nasıl, memnun musun konuşmamdan, sen de konuşmak istiyor musun birisiyle? İstediğin zaman benimle konuşabilirsin, üstelik de çok memnun olurum.
                İkimiz bir hamama yakışırız biz, işi bitmiş herkesin bizimle işte buradayız ama meraklanma ben seninleyim seninle olmak da hoşuma gidiyor. Bir an düşündüm de biraz önce; sen olmasaydın ne yapardım ben, yere bırakamazdım dörtlü ocağı her halde, yine bir şey bulup üstüne koyardım ama senin kadar iyi olmazdı biliyorum bunu.
                Sen bir kere genişsin yani uzunluğun fazla üstüne koyduğum ocaktan ve biraz boşluk kalıyor üzerinde az da olsa; işte o boşluğun başka işlerime de yarıyor benim. Çay kutusunu koyuyorum, yumurta haşladığım cezvemi koyuyorum, hala da boşluk var, görüyor musun bak!
Alttaki bölmene de soğan kutusunu, patates kutusunu koydum, elimin altında oluyorlar, hele soğan her zaman gözümün önünde. Hani yemek yapıyorum ya küçücük tencerede, işte o zaman eğilip göz açıp kapayıncaya kadar alıyorum soğanı. Ne kolaylık benim için biliyor musun?
Tabii ki bilmiyorsun, nereden bileceksin canlı mısın sen, işte benimkisi de iş mi yani? Seninle benim kaderimiz aynı yazılmış, kim bilir ki aynı kişi yazmıştır belki de yazıyı görebilsem belki anlarım, tanırım belki yazıyı; yazıyı tanırsam yazanı da tanımış olurum değil mi?
Ben beni attım bir zamanlar, şimdi başka bir ben ile konuşmaya çalışıyorum; çok zor oluyor, pek anlaşamıyor gibiyiz ikimiz; çok ukala bu yeni ben, her şeyi biliyor, görmüş geçirmiş güya ama bir şeyden ne çaktığı var ne anladığı; sızlanıp duruyor işte karşımda.
Seni de birileri kullanıp işi bitince atmış anlaşılan, ya da atmamıştır da büyümüştür belki de kocaman insan olmuştur, varlıklıdır sen eski kalmışsındır evinde. Yeni bir ev aldı belki de olamaz mı, o eve daha yeni ve güzelinden almıştır, ha belki de senin haberin yok, şimdi çok kişi diz üstü bilgisayar kullanıyor, masaya falan ihtiyacı olmadan. Alıyor bilgisayarını giriyor yatağının içine ve öyle kullanıyor kucağında. Diz dediklerine takma kafayı sen, kucakta kucakta artık her şey.
Boş ver aldırma, ikimizin yolları kesişti ya, yeni ben ve eski masa olarak sen. İdare ederiz biz birlikte; nereye kadar giderse. Çok işime yarıyorsun ona göre sakın aklından çıkarma bunu. Duydun mu, duydun mu?

                                                                                                              28-10-2017
                                                                                                              Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Beni çok düsündürdü... Yaşlılığı hiç sevmiyorum. Özellikle elden ayaktan düşme durumu ve birine muhtaçlık. Allah bana ve isteyenlere ayakta ve sağlıklı ölüm versin.
    Sağlık çalışanı olarak çok şeyler gördüm, görüyorum.
    İnsa çevresinde sevdikleriyle yaşasın. Kalbinde sevgiyle. .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bahce perim,
      Alın benden de bir o kadar. İyi dilekleriniz için teşekkür ederim. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.