Pazartesi, Kasım 13, 2017

mektup-4-Cevcet Neden Yargılanmış?

"Şehri bombalayan adam"

Cevcet’in Sülfür Gazı Bombası

                Cevcet’ im gülmekten kasıklarım şişti desem inanmazsın sen biliyorum, en iyisi abartmadan diyeyim diyeceğimi o zaman.
                Yahu sahip çıktılar herkesten fazla Dev Adam’a, anlayabiliyor musun bunu? Düne kadar Hitler'in taktiklerini uygulayan adamlar şimdi de çevirdiler kazı yanmasın diye, Atatürk'ü kimseye bırakmayacaklarmış; aklın kesiyor mu Cevcet? Ben rüyamda görsem bile belinlerdim.
                Şimdi sen diyeceksin bana? “Yapıştırsan hatta Atatürk diye bir elbise diktirip giydirsen sırtlarına, durmaz sırtlarında bile; lime lime olur kahrından(!)” olsun da hazmedemiyorum artık birader bu kadar pişkinliklerini; bu kadar mı aymaz bu millet yahu?
Deme deme dur; “sıkı atın çitmesi pek olur” deme bana, sanırım bu atın gözlerinde katarakt denilen perdelenme var, ameliyat gerekli be Cevcet. Bir an önce ameliyat olsa iyi olacak.
Bir iş var bu işin altında rahat değilim ama kafam da fazla basmıyor. Seçim geçim meselesi değil bu iş kazık meselesi. Atatürk’ün kendilerine kazık attığını görünce kazığın acısını çıkarmaya çalışıyorlar bence ama tutmaz bu maya bu gölde. Nasrettin’in gölüne gitselermiş keşke ama o gölün de içine ettiler ya ondan gidemediler demek ki.
                Hiç korkuyor musun senin oralara da gelir diye bunlar. Kork bence kork, korkmaya başlasan iyi olur; gidecek bir yerleri kalmadı demektir Anıtkabir’e bile gittiklerine göre senin oralara da gelir bunlar.
Ne derler bilirsin sen yine de tedbirini al “sopanı eline al, hazırda bekle” benden söylemesi Cevcet, demedin deme sonra bana. Ha! İstersen şu sülfür gazı bombası yok mu ondan hazırla.
Gülme, gülme öyle gevrek gevrek “sülfür gazı bombası”nı duyunca. Duydum maharetlerini, dağın en sivri yerine çıkıp atıyormuşsun şehire doğrultup kıçını, ver yansın ediyormuşsun görenler olmuş.  Çoban birisi -komşu köyün çobanı- sorunca da “Sülfür bombası atıyorum” demişsin.
Akşam gidip muhtarlarına demiş, ertesi gün de gelip seni götürmüş jandarmalar ne olduğunu bile sormadan. Morarmışsın biraz ama kıl aldırmamışsın gene de burnundan.
Karakolda sormuş komutan sana: “Oğlum sülfür gazını nerden buldun?”
Sen ne dediysen duyan bile olmamış, ver elini mahkeme arkasından. Kaç gün kaldıysan kodeste keşif günü gelip çatmış kayanın başında. “Göster bakayım” demiş hâkim. Donu tumanı sıyırıp domalınca şehire doğru; ne kadar “dur” dedilerse de salmışsın sülfür gazı bombasını. Kaçışmış herkes etrafından, soluğu ovada almışlar. Seni de orada unutup gitmişler arkalarına bakmadan. Ne kadar gülmüştüm anlattığında Süllü ne zamandı o ya unutmuşum?
Bak işte bu iyi bir çare olabilir bence hazırla yine sülfür gazı bombanı. Nohut var mı nohut evde? Kuru fasulye de olur, lahana desen harika! Her zaman elinin altındadır bunlar değil mi? Sen bilirsin işini canım, demeye ne hacet.
                Hoşça kal kardeşim Cevcet, adresimi yazdım sana, sende ne var ne yok?  “Kestane kebap acele cevap” bekliyorum. Gözlerinden öperim,   Cemheri
4/
                                                                                                                                          10-11-2017
                                                                                                                                            Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. gerçekten çok ilginç hikayeler..hayri poster seri dizileri gibi bir roman olur inşallah.. :) sayenizde cevcet ismini de yeni duymuş oldum.. :) elinize sağlık,güzel hikayeler bunlar.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ertuğrul Yıldırım,
      teşekkür ederim bu güzel iltifatlarınız için, beğenmeniz beni memnun ediyor. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.