Perşembe, Aralık 07, 2017

Ah Bir Diplomam Olsa!

           “Vallahi, senin gibi diplomam olacak; neler yaparım neler, biliyor musun?”

"Piyano Ev"
              Bilmiyorum!” dedim sakince suratına, gözlerinin içine bakarak. Sanki orada değilmiş, benimle konuşan o değilmiş gibiydi hali; yüzünden, gözlerinden gördüklerimden öyle anlamıştım.
         “Bir taraftan onu düşünürken diğer taraftan da kendimi düşünmeye başladığımın farkına vardım, o hayallerinde yüzerken. İlk sorduğum soru kendime: ben salak mıyım? Oldu içimden. Ben neden yapamıyorum o zaman? Sorusunu daha tamamlamamıştım ki aklımda; olanlar oldu bana geldiler topluca ve yıllarımı dizdim gözlerimin önüne. Yıllarca kendime söylediğim sözler çınlamaya başladı kulaklarımda.
                Bu işten böyle kurtulamam ben diye düşünerek hem biraz kafa bulayım, belki de eğlenceli olur kim bilir belki de bir şeyler öğrenirdim külüstür kaptanı yalan üstadından. Hayallerinden uyandırmam gerekliydi önce ve ayakları yere basmalıydı ki beni duyabilsin.
                “Sahi kaptan, ne yapardın? Diyelim ki sana verdim diplomayı.” Gözlerinde parıltı aleve dönüştü, elleri ve ayakları bir türlü durmuyor ve sağa sola hareket etmeye başladılar. Adamın hiçbir uzvu yerinde değildiler ve her biri de harekete geçmişlerdi; saz çalıp halay çekiyorlardı adeta.
                “Neler yapmam ki abi. Neler yapılmaz ki o diplomayla?”
                “İşte ben de onu merak ettiğim için soruyorum ya zaten, neler yapılabilir bu diplomayla?”
                “Valla abi, önce bi güzel ofis açarım şöyle şehirin en görkemli yerinde. Sonra da fıstıklar dizerim kapıdan itibaren adım adım, ilki müşteri karşılar, ikincisi müşteriyi sonraki sekretere getirir, o sekreter nabzını ölçer, biraz da kafalar ve kendisinden sonrakine getirir ve benim özel sekreterimden randevu almak için gelirler ve randevu çıkıncaya kadar orada bekletirler, ilgi, ikram gösterirler…”
                “Pes doğrusu, başım döndü yahu dinlerken bile. Tüh be ben neden düşünemedim ki bunları, hakikaten bazen kendime çok kızıyorum ben biliyor musun kaptan.”
                “Neden abi?”
“Nedeni var mı yahu? Tanrının işleri işte körün istediği bir göz, o veriyor iki göz, benimkisi de öyle işte. Bir parça ekmek istedim üstüne üstelik bir de diploma verdi bana. Ne işe yaradıysa sanki, başıma bela oldu sanki, yok onun burnu kanamasın bunun burnu kanamasın, can yanmasın, hak yenmesin… Amaaan al başına bela işte hepsi de! Ne diyeyim sana, ben diplomanın cezasını çektim sanki!”
“Valla abi sen yufka yüreklisin de ondan bütün bu düşündüklerin, acımayacaksın abi. Acıdın mı tepene çıkar bu millet. Acından geberiyor zaten, yüz verdin mi al başına işi. Olmaz abi olmaz. Ben yakaladım mı affetmem, aman dilemesin benden kimse. Dikerim binaları kim ne derse desin, sattım mı işim biter benim herkesin dert babası mıyım yahu zırzırını çekeceğim…”
“Valla ne diyeyim, bilemedim ki; iyisini sen biliyorsun hani. Ben bilseydim farklı olurdum her halde.”
“Abi Allah var ya tepem de o biliyor kalbimi; benim canım yanıyor senin harçlarda kullandığın çimentoya, hele o demire ne demeli. El alem senin iki katlı binada kullandığınla gök delen dikiyor be! Senin gözlerin görmüyor tabii bunları, ben dolaştığım için görüyorum abi. Ben kralını yaparım o işlerin. Hani yıkılan bina mı var sanki. Allah’ın işi o işler, ölüm yazıldıysa alnına urganda da var, yorganda da öyle değil mi canım abim?..”
“Valla kafam iyice karıştı ya. Doktorun biri ne demişti biliyor musun?” “Bilmiyorum abi, sana demiş ben nereden bileyim, ne dedi?”
“Bir doktor yanlış teşhisten bir kişi öldürür, ama bir inşaat mühendisi yanlış hesaptan yüzlerce hatta binlerce insan öldürür!” demişti.
“Hadi canım sende abi ya, olur mu öyle şey; abartmış iyice, laf ola torba dola onunkisi de. Kim arayıp soruyor abi kim, söylesene bana bir tane. Şu koca şehirde göçen binalar oldu daha yapılırken; biri bile hapse girdi mi, mahkemeye çıktı mı cinayetten. Valla bu siz okumuşlar bi alemsiniz yahu; benim aklım almıyor hiç siz gibi okumuşları. Açlığa razı oluyorsunuz, onun bunun hakkı diye bilip bilmediğiniz insanları korumaya çalışıyorsunuz. Vur gitsin abi vur diz bağına. Fakir kalmasaydı o da. Bak nasıl da götürüyorlar malı göz önünde, kimsecikler bir şey yapabiliyor mu? Abi, aç gözlerini aç, burası Türkiye; Avrupa’da oluyordur senin dediklerin ama bizde yok öyle bir şey.”
Baktım çok heyecanlı ve hevesli, dalga geçmeyi de pek doğru bulmadığım için bir bahane uydurarak ayrılmayı düşündüm yanından. Hem de hemen ayrılmalıydım.
“Kaptan, benim yeni aklıma geldi, birisine uğrayacaktım unutmuşum, geç de oldu ama mutlaka görmem gerekli kendisini. Önemli demişti çünkü, bir mahkemesi vardı da bilirkişi raporunu gösterecekti bana. Hesabı ben öderim, afiyet olsun sana. Hoşça kal şimdilik.”

                                                                                                                              07.12.2017
                                                                                                                              Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

6 yorum:

  1. İbret-i alem bir kısa hikaye olmuş, elinize sağlık. Ülkemizin hali işte:((bu arada piyano eve ve çello (sanırım) muhteşem, yapanın eline sağlık. Sahte değil de gerçek diploma sahiplerinin elinden çıktığı nasıl da belli oluyor.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bücürükveben,
      teşekkür ederim. Bu ev Çinde yapılmış özel bir ev.

      Sil
  2. ha haaaaa o arkadaş da bilirkişiymiş heee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      Cahiller her şeyi en iyi bilenlerdir ve cesaretli olurlar; bir araştırmayla da tespitli bu durum. :))

      Sil
  3. Anlamlı bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.